"Enter"a basıp içeriğe geçin

Endüstriyel Üretime Geçiş

XVIII. yüzyıl Avrupası’nda sanayi hamleleri küçük imalathanelerin kurulmasıyla başladı. Genel olarak kırsalda bulunan imalathanelerin yanında kendine özgü bir yapı ve üretim biçimine sahip olan loncalar bulunmaktaydı. Loncalar kendi sistemlerinin dışındaki imalathanelerin açılmasına karşıydı. Şehirlerin bu dönemde nüfus olarak az olması sanayileşme için gerekli olan yeterli iş gücü potansiyelini sınırlıyordu. Dolayısıyla imalathaneler genel olarak şehirlerde değil kırsal bölgelerde bulunuyordu. Büyük fabrikaların henüz kurulmamış olması da imalathanelerin kırsalda faaliyet göstermesinin bir diğer nedeniydi. Mesela 1780’lerde Paris’teki dokuma tezgâhlarının %75’i kırsal kesimdeydi. Bu durum XVIII. yüzyılın sonunda başlayacak ve bir sonraki yüzyıla adını verecek olan “Sanayi İnkılabı” öncesi ön sanayileşmenin temellerini oluşturdu.

Sanayi İnkılabı’nın ilk dönemlerinde dünyada bugünkü anlamıyla motor gücü ve elektriğe dayanan bir sanayileşme yoktu. Genellikle insan, hayvan, su ve rüzgâr gücüyle çalışan küçük tesisler ve atölyeler vardı. Özel sektör de diyebileceğimiz toplumsal kesim esnaf ve zanaatkârlardı. Esnaf ve zanaatkârlar faaliyetlerini lonca sistemine bağlı olarak yürütüyorlardı. XVIII. yüzyıl, klasik üretim ile yeni üretim sistemlerinin çatıştığı bir yüzyıl oldu. Zira klasik üretim sisteminin en önemli unsuru olan loncalar, kendine has bir yapılanmaya ve üretim sistemine sahipti. Adam Smith (Edım Smit), “Milletlerin Zenginliği” adlı eserinde klasik üretim sisteminin yeni üretim yapılarını engellediğini, bu yüzden loncaların kapatılması gerektiğini savundu.

Sanayi İnkılabı öncesinde sosyal, idari ve dinî tarafları iyi işleyerek toplumda düzen ve ahengi sağlamış olan lonca sistemi yeni gelişmelere ayak uyduramadı. Bu durum karşısında loncalar XIX. yüzyılın ortalarına doğru çöküş sürecine girdi.

XVII. yüzyıl ortalarından itibaren manifaktür üretimin (imalat) yaygınlaşması ve zanaatkârların sayısının artması sonucunda loncalar zayıfladı. Ustalık belgesinin babadan oğula miras yoluyla geçişi veya para ile ustalık belgesinin satın alınması gibi durumlardan dolayı loncaların kapatılması gündeme geldi. Smith’in tezleri 1780’lerde Fransa’da yankı buldu.

1789 Fransız İhtilali’nden sonra Fransa’da loncalar kaldırılmaya başlandı. Diğer ülkelerde yine benzer nedenlerle loncalar güçlerini yitirdi ve kapatıldı. İngiltere’de ise loncalar, 1835 yılında kaldırıldı.

Sanayi İnkılabı’yla insan ve hayvan gücüne dayalı üretim tarzından, makine gücünün hâkim olduğu üretim tarzına geçilmiştir. Bu tarz üretim, tekstil sektöründen başlayarak diğer sektörlere de yayılmıştır. Yeni üretim tarzıyla birlikte üretim şekli değişmiş ve üretim miktarı artmıştı. Tarıma ve zanaata dayalı üretimden sanayi-makine üretiminin egemen olduğu endüstriyel üretime geçiş XVIII. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıktı. İngiltere’de 1760 yılında James Watt (Ceymıs Vat) “buhar makinesini” icat etti. Böylece sanayide insan gücü yerine makine kullanımı yaygınlaştı.

Buhar makinesi (temsilî)
Buhar makinesi (temsilî)

Yine İngiltere’de 1777’de Hargrave (Hargrev), “iplik bükme makinesini”, 1786’da Cartwright (Kartreyt) ise “dokuma makinesini” icat etti. Bu yeni buluşlar sayesinde tekstil üretiminde büyük artışlar oldu.

Mekanik tohum ekme makinası
Mekanik tohum ekme makinası

Endüstriyel üretim İngiltere’den başlayarak diğer Avrupa ülkelerine yayıldı. Üretimin gelişmesi ve sermaye birikiminin artmasıyla iç ticaret büyüdü. Makineleşme ilk olarak tekstil üretiminde (pamuklu dokuma) başladı. Tekstilin geniş bir pazara sahip olması, eğitimli ve hünerli bir iş gücüne ihtiyaç duymadan üretilebilmesi bu sektörün dinamik bir sektör olmasını sağlamıştı. Tekstilin yanında demir-çelik sanayisi de gelişme gösteren başka bir sektördür. Demir- çelik sektörü, endüstriyel sektörlerin ihtiyaç duyduğu ürünlerin üretilmesi ve uluslararası savaşlarda ihtiyaç duyulan silahların üretiminde önemli bir yere sahip olduğundan gelişmiştir. Yeni teknolojik buluşlar ve aletlerle üretim hızı arttı. Seri üretimle birlikte ürün miktarı da arttı. Bu temeller üzerinden yükselen Sanayi İnkılabı, ağır sanayinin oluşmasına zemin hazırladı. Avrupa tarımındaki modernleşme ve iyileştirme sanayideki gelişmelerden daha önce XVII. yüzyıldan itibaren başlamıştı. XVIII. yüzyılda ise Avrupa’da Sanayi İnkılabı’na bağlı olarak zirai alanda da iyileşmeler görüldü. Bu yüzyılda tarım sahasındaki iyileşmelerde İngiltere ve Hollanda öne çıktı. Özellikle mekanik tohum ekme makinasının icadı tarımda verimliliği arttırdı. Kapalı hendeklerle (drenaj yöntemi) tarla sulama yöntemleri geliştirildi. Bu gelişimlerle tarım sektörü, endüstri ve ticaret kadar yüksek kazançlar sağlayan bir sektör hâline dönüştü. Küçük çiftliklerin yerini büyük çiftliklerin aldığı İngiltere’de ticari amaçlı tarım yapılmaya başlandı. Ticaret ve sanayi alanındaki tecrübeler tarım alanında da uygulandı. Bu dönemde yeni üretim teknikleri geliştirildi.

Hayvancılık alanında da bu dönemde önemli gelişmeler yaşandı. Hayvancılıkta suni yem usulünün geliştirilmesiyle verimlilik arttı. Sanayide kullanılmak üzere işlenmemiş veya yarı işlenmiş hâlde bulunan maddelere ham madde adı verilir. Üretimin temel kaynağı olan ham madde ekonominin de temelini oluşturur.

Ham madde, üretim ve pazar ilişkisi
Ham madde, üretim ve pazar ilişkisi

Üretimin birçok sahada artmasıyla birlikte ham madde, üretim ve pazar  alanında sıkı bir ilişki ortaya çıktı. Bu ilişki gittikçe gelişen küresel ticaret alanında da görüldü. Ortaya çıkan teknolojik gelişmeler sanayi ve ulaşımda yaşanan yeni ilerlemelerle ham madde ve pazar ihtiyacını ortaya çıkardı. Ham maddenin fabrikalarda işlenmesiyle ürünlerin sayısında ve çeşitliliğinde artışlar yaşandı. Sonuç olarak işlenmiş malların satımı için pazar arayışlarına girildi. Böylece küresel ticaret, dünya tarihinde hiç olmadığı kadar arttı.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir