"Enter"a basıp içeriğe geçin

İslamcılık Fikir Akımı ve Temsilcileri

İslamcılık fikrinin bir ideoloji hâline gelmesi XIX. yüzyılın sonlarında olmuştur. Tanzimat Fermanı’yla resmen başlayan Batılılaşma hareketine ve Batıcı yazarların İslamiyet aleyhine yazmış oldukları yazılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Osmanlıcılık fikri önemini kaybedince İslamcılık fikri önem kazanmaya başladı. Osmanlı Devleti’nin sınırlarında ve dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan bütün Müslümanları Osmanlı çatısı altında toplama düşüncesi etkinlik kazandı. “Din ve millet birdir.” kaidesi ile tek millet olma yolunda ilerlediler.

İslamcılık fikri sultan Abdülaziz’in son dönemlerinde Panislamizm olarak diplomatik görüşmelerde kullanılmaya başlandı. Bazı Asya hükümdarları ile diplomatik ilişkiler kurulmaya çalışıldı.

II. Abdülhamit (temsilî)
II. Abdülhamit (temsilî)

İslamcılık, II. Abdülhamit Dönemi’nde devlet politikası hâline geldi. II. Abdülhamit, İslam birliği siyasetini gerçekleştirmek için sahip olduğu “halife” sıfatını etkin bir şekilde kullanmıştı. İslamcılık siyaseti sayesinde Hindistan gibi ülkelerdeki Müslüman halkın Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ne maddi ve manevi yardımları olmuştu.

İslamcılık fikrini savunanların büyük bir kısmı dinî, ahlaki ve sosyal değerlerin korunması şartıyla Batı’nın örnek alınabileceğini savunmuştur. İslam dünyasının hurafelerden kurtarılması gerektiği üzerinde durmuşlardır. İslamcıların Batıcı yazarlara karşı en önemli eleştirileri, Batıcıların toplumun millî, ahlaki, fikrî varlığını meydana getiren kıymetleri bilmemeleridir. Dolayısıyla İslamcı hareketin en önemli yönünün, toplumdaki manevi ve ahlaki değerleri korumak olduğu söylenebilir.

İslamcılar ile Batıcılar arasında meydana gelen düşünce ayrılığının Batı’dan alınacak şeylerin önceliği sonralığı gibi nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir. İslamcılar akıl ve mantık ölçüleri çerçevesinde teknik gelişmelerin Batı’dan alınması taraftarıdırlar. İslamcılığın önemli gördüğü hedeflerden birinin de İslam toplumları arasında zayıflamış olan birlik ruhunu yeniden canlandırmak ve bu toplumları bir lider etrafında birleştirmek olduğu görülmektedir.

İslamcılık düşüncesi Arap-Acem, Sünni-Şii ayrılıklarının baş göstermesine rağmen XX. yüzyılda etkinliğini sürdürmüştür. İslam birliğinin sağlanması bütün Müslim ve gayrimüslim devletler için tehdit görülmüştür çünkü Müslümanların Osmanlı Devleti’ne bağlanması bağlı bulundukları devletleri karışıklığa sürükleyecektir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir