"Enter"a basıp içeriğe geçin

Osmanlıların Rumeli’ye Geçişi

Osmanlıların Rumeli’ye geçişi 1353 yılında Bizans imparatoru Kantakuzen’in verdiği Çimpe Kalesi’nin elde edilmesi ile başlamıştır. Rumeli’ye geçiş sürecinde bu kalede bulunan askerler kullanılarak Trakya bölgesinde bir çok yer fethedilmiştir.

Osmanlılar, Karesi Beyliği içindeki taht kavgalarından yararlandıkları gibi Bizans’ın iç karışıklıklarından da yararlandılar. 1341 yılında Bizans İmparatoru III. Andronikos ölünce yerine küçük yaştaki oğlu Yuannis geçti. Yuannis’e vekalet eden saray bakanı Kantakuzen’in kendisini imparator ilan etmesiyle de Bizans’ta taht mücadelesi başladı.

Kantakuzen taht mücadeleleri sırasında Orhan Bey’den aldığı yardımlarla Bizans imparatoru oldu. Bu yardımın karşılığında da Gelibolu Yarımadası’ndaki Çimpe Kalesi‘ni Osmanlılara bıraktı. 1353 yılındaki bu olayla birlikte Osmanlı Devleti, Avrupa kıtasındaki ilk toprağını kazandı. Aynı zamanda Rumeli’deki fetihleri kolaylaştıracak bir askeri üsse de sahip oldu.

Osmanlıların Rumeli'ye geçişini gösteren temsili bir resim (Hasan Zavari)
Osmanlıların Rumeli’ye geçişini gösteren temsili bir resim (Hasan Zavari)

Çimpe Kalesi’ne yerleşen Osmanlı kuvvetlerine Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa komuta ediyordu. Süleyman Paşa, Rumeli’ye geçirdiği askerleriyle 1354 yılında Gelibolu’yu fethederek burayı kendisine merkez yaptı. Ardından da Tekirdağ’a kadar uzanan Marmara Denizi kıyılarını ve Bolayır’ı aldı. 1357’de ise Tekirdağ, Malkara, Çorlu ve Lüleburgaz’ı fethetti. Süleyman Paşa’nın bir av sırasında atından düşerek ölmesi üzerine Rumeli’deki Osmanlı kuvvetlerinin komutasını kardeşi Murat Bey üstlendi.

Rumeli’ye geçişin rivayetleri!

Osmanlıların Rumeli’ye geçişlerinde 1345-1352 yılları arası gelişen olaylar çok mühimdir. Bunlardan birincisi Karesioğulları Beyliği’nin Osmanlılara geçişidir ki, Rumeli’ye yerleşmede bu vakanın büyük tesiri görülecektir. İkincisi ise 1345 yılından itibaren Osmanlıların Bizans saltanat mücadelesine karışmış bulunmasıdır.

Osmanlı tarihlerinde 1334-1337 yılları arasında gösterilen -ki bu tarih farklılığı beyliğin bir anda değil tedricen fethiyle alakalıdır – ancak, muhtemelen 1345’te alındığı kabul edilen Karesi Beyliği’nin ilhakı ile Osmanlı Devleti, Edremit Körfezi ile Kapıdağı arasındaki bölgeyi topraklarına katmakla kalmıyor, Rumeli arazisi ile de karşı karşıya geliyordu.

Çanakkale Boğazı kontrol altına alınma yoluna giriyor ve Osmanlıların Rumeli’ye geçişleri an meselesi halini alıyordu. Diğer taraftan Karesioğulları Beyliği’nin zaptı Osmanlılara sadece önemli bir kıyı şeridini kazandırmakla kalmadı. Belki daha da önemli olarak defalarca karşı kıyı ile irtibat halinde bulunmuş tecrübeli Karesi komutanlarının Osmanlı hizmetine girmesine yol açtı. Bu değerli komutanların gazayı meslek edinmiş Osmanlı beylerini, Rumeli’ye sevk etmek isteyecekleri pek tabi idi. Nitekim Ece Yakub, Gazi Fazıl, Hacı İlbeyi ve Evrenos Bey gibi Karesi emirleri Rumeli’ye geçişte ve Rumeli’de gerçekleştirilen fetih hareketlerinde önemli rol oynayacaklar, Osmanlı kronikleri de bu faaliyetleri bütün safahatıyla anlatacaktır.

Osmanlıların Rumeli’ye geçişini ilgilendiren ikinci mühim gelişme, 1345’ten itibaren yapılan davet üzerine Bizans taht mücadelelerine karışmalarıdır. İmparator III. Andronikos’un 1341’de ölümü üzerine tahta çıkan V. Paleologos ile ona karşı harekete geçen Jean Kantakuzen arasındaki mücadelede Kantakuzen, önce Aydınoğlu Umur Bey’den, daha sonra da onun tavsiyesi üzerine Osmanlı Hükümdarı Orhan Bey’den yardım aldı.

Osmanlı kuvvetlerinin 1345-1352 arasında birkaç kez Rumeli’ye geçerek savaşlara katılmaları, mücadelenin seyrini değiştirdi. Kantakuzen, Osmanlıların desteğiyle birkaç kez düştüğü zor durumları atlatmasının yanı sıra, Edirne’yi Sırp ablukasından kurtardı. Çok geçmeden de 1352’de İstanbul’a girerek tahta sahip oldu. Özellikle Batılı bazı yazarlar bu mücadeleden uzun uzun bahsederken Kantakuzen’in yardımlarına mukabil 1346’da kızı Theodora’yı Orhan Bey’e nikahladığını, 1352’de de Çimbi Hisarını üs olarak Osmanlılara devrettiğini belirtirler.

Aslında bütün bu Batılı yazarların tek bir kaynağı vardır. O da saltanattan ayrıldıktan sonra çekildiği köşesinde bir eser vermiş bulunan Kantakuzen’dir. Kantakuzen eserinde yardımlarına mukabil burayı üs olarak Osmanlılara söz verdiğini belirttiği gibi daha sonra da geri almak için on bin altın teklif ettiğini yazmıştır. Ancak tam bu sırada Gelibolu’da meydana gelen deprem anlaşmanın gerçekleşmesine imkan tanımamış ve Türkler Gelibolu da dahil olmak üzere çevresinde fetih hareketlerini yoğunlaştırmaya başlamışlardır.

İşte Osmanlı kaynaklarının ittifak halinde Çimbi’nin Süleyman Paşa ve emrindeki komutanlar tarafından fethedildiğini belirtmelerine karşılık özellikle Kantakuzen Tarihi’nde, Osmanlıların yardımlarına mukabil ve gelecekteki desteklerine kolaylık sağlamak düşünülerek bu kalenin verileceğinin vadedildiği ve netice olarak da verildiği belirtilmektedir. Günümüzde de bu görüş kabul görmekte olup daha da ileri gidilerek Osmanlı tarihçilerinin ifadeleri bir efsane olarak algılanmaktadır.

4 Yorum

  1. A ev hbxsfx A ev hbxsfx

    Bu yazıları hangi kaynağa dayanarak yazınız (hocamız istiyor )

    • darKLord darKLord

      Sami TÜYSÜZ’ün, Ortaöğretim Tarih 10 Ders Kitabı ve Ayhan BAYOĞLU’nun Tarih ders notlarından derlenmiştir.

  2. nur nur

    Çok faydalı bir yazı teşekkür ederim

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir