"Enter"a basıp içeriğe geçin

Türk Edebiyatında Klasik Dönem

I. Selim, Kanunî Sultan Süleyman, II. Selim, III.Murad ve III. Mehmed’in saltanat yıllarını içine alan bu devre Osmanlı siyasî hayatının olduğu kadar Türk edebiyatının da altın devridir.

I. Selim ile başlayan fetihlerle Osmanlı imparatorluğu sınırlarını bir hayli genişletmiştir. Siyasî ve ekonomik yükselmeyi de beraberinde getiren bu büyüme imparatorluğun kültür hayatında da kendisini göstermiştir.

Yavuz Sutan Selim’in, Tebriz’den beraberinde getirdiği sanatkârların çoğu sarayda görevlendirilmiş ve yapılan fetihlerin tarihi, minyatürlü ve tezhipli olarak yazılmaya başlanmıştı. Başta saray olmak üzere, sadrazam veya önemli devlet adamlarının evleri kültür merkezi haline gelebildiği gibi, bazı çevrelerin toplandığı dükkânlar hatta meyhane ve kahvehaneler bile bu işe mekân olabiliyordu. Bunlardan Tahtakale’deki Efe meyhanesi, Rahîkî (ö.m. 1546)iıin attar dükkânı, Zâtî (ö.m. 1546)’nin Bayezid Câmii avlusundaki remil dükkânı en ünlü olanlarıdır.

Dîvanı ve Şem ü Pervane adlı mesnevisi ile ön plana çıkan Zâtî, kendinden sonraki ünlü şairleri, özellikle Bâkî’yi yetiştirmesi bakımından devrin önemli isimlerinden biridir. Âşık Çelebi’nin de takdir ettiği şairin Şem ü Pervane ve Dîvan’ı dışında Ferahnâme, Ahmed ü Mahmud adlı mesnevileri, Kur’ân Falı ve mensur Letâifi öldüğü kaynaklarda bildirilen eserlerinden bugün elde dîvanı, Şem ü Pervâne’si ve mensur Letâifi bulunmaktadır.82 Daha II. Bayezid zamamnda dikkatleri üzerine çeken şair, hayatını önceleri yazdığı kasideler için aldığı caizelerle, sonraları da remilcilik yaparak ve ısmarlama şiirler yazarak sürdürmüştür. Genellikle Câmî’nin eserlerini Türkçe’ye çevirdiğinden Câmî-i Rûm adıyla da tanınan Bursalı Lâmi’î (ö.m. 1532)’nin dîvanı bulunmakla birlikte daha çok mesnevileri ve mensur eserleriyle ün yapmıştır.

Lakabı Bekâr Memi olan ve dünyaya değer vermeyen karakteriyle tanınan Hayâli Bey (ö.m. 1556-57) ise şiirlerindeki samimiyet ve renkli hayal dünyası ile tanınmıştır. Devrinin dîvan sahiplerinden kendi gibi Vardar Yenicesi’nden Usûlî ve Hayreti ile arkadaştır. Kalenderîler’le olan yakınlığı, şairliği ve özellikle yakışıklılığı ile ilgileri üzerinde toplayan Hayâli için Tarlan, “onaltıncı asrın Fuzûlî’den sonra en büyük şairidir” demektedir. Âşık Çelebi’nin de yakın dostu olan Hayâlî’nin Taşlıcalı Yahyâ ile yıldızı hiç barışmamış, ona her vesile ile sataşan Yahyâ’ya cevap vermekten geri durmamıştır.

Anadolu sahası dışından Âzerî bir şair olmakla birlikte, Dîvan edebiyatının en büyük şairlerinden olan Fuzûlî (ö.m. 1556) Bağdat çevresinde yetişmiştir. Asıl adı Mehmed olan Fuzûlî, Bağdad’ın alınmasından sonra Osmanlı padişah ve beylerine kasideler sunmuş, fakat İstanbul’a gelmemiştir. Arapça ve Farsça eserler de veren Fuzûlî asıl şöhretini ünlü mesnevisi Leylâ vü Mecnun‘la. yapmışsa da Türkçe dîvanı da hemen hemen aynı derecede sevilmiş ve çok okunmuştur. Yer yer manzum parçalarla süslenmiş mensur bir eser olan Hadîkatü’s-Süedâ adlı makteli çok ünlüdür.

Fuzuli
Fuzuli

Fuzûlî kendinden evvelki Anadolu şairlerini okumuş ve pek çoğuna nazireler yazmıştır. Ama asıl etkilendiği kişi Çağatay edebiyatının ünlü şairi Ali Şîr Nevâî (ö.m. 1501) olmuştur. Dîvan şairlerini çok etkilemiş olan Fuzûlî’nin çok sevilen Türkçe dîvanından başka 88 Leylâ vü Mecnun’u, Türk edebiyatında kendinden evvel yazılan bütün Leylâ vü Mecnunları gölgede bırakmıştır. Fuzûlî, bu mesnevide İlâhî aşkı işlemiş mecazdan hakikate geçen aşk-ı İlâhîyi bütün safhalarıyla çok canlı ve müessir bir biçimde anlatmıştır. “Aşk imiş her ne var âlemde” mısraının tam anlamını Mecnun’un hâlet-i rûhiyesinde göstermiş ve sevgiliyi idealize etmiştir. Dîvanı ve Leylâ vü Mecnun mesnevisi dışında 440 beyitlik Beng ü Bâde münâzarası, Hadîs-i Erbain Tercümesi bulunmaktadır. Fuzûlî’nin bunların dışında muhakkak ki Türk edebiyatında yazışma türünün en güzel örneği olan mektuplarından Şikâyet-nâme adı verilen mektubu gelir. Türkçe eserleri yam sıra Farsça dîvanı , 327 beyitlik Sâki-nâme’si (Heft Câm), Hüsn ü Aşk (Risâle-i Sıhhat ü Maraz), mensur Rind ü Zâhid, Risâle-i Muammâ adlı eserleri ve Arapça 470 beyitlik dîvanı (Hamit Araslı tarafından Türkçeye çevrilmiştir, Bakü 1958), Matlaû’l-Vtikad fi Ma’rifeti’l-Mebda’ va’l-Maad adlı mensur bir Arapça eseri bulunmaktadır. Sonuncu eserin Türkçesi yayımlanmıştır.

Âşık edebiyatında ise nereli olduğu ve ne zaman yaşadığı tartışmalı olan halk edebiyatının en sevilen kişilerinden biri hiç şüphesiz Karacaoğlan (XVI. yüzyıladır. Köroğlu da yine hayatı hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz şairlerdendir Hakkındaki bilgiler Özdemiroğlu Osman Paşa’nm 1585’teki İran seferi ile ilgili olarak yazdığı esere dayamr. Bu Köroğlu ünlü kahraman Köroğlu’ndan farklı bir saz şairidir. Kul Mehmed, Kul Çulha, Öksüz Dede, Gedâ Muslu, Alevî inançlarını Anadolu’da yayanların başında gelen ve düşünceleri yüzünden de ölüm cezasına çaptırılan Pir Sultan Abdal gibi şairler bu devir saz şairleri arasındadır.

Aşağı yukarı XVI. yüzyılın tamamını kapsayan bu klasik devrede, türlerin bollaşması, her türde birçok eserin yazılmış olması, yeni türlerin ortaya çıkması (tezkiretü’ş-şuarâ ve biyografi kitapları, münâzaralar), şairlerin dîvandan başka manzum ve mensur eserler vermeleri, artık bu devirde edebiyatın zirveye çıktığını göstermektedir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir