"Enter"a basıp içeriğe geçin

Türkiye Selçuklularında Ordu

Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu’da yaklaşık bir asır süren siyasi istikrarsızlığa Türkiye Selçuklu sultanları son vermiş ve Selçukluların adil davranışları, yerli halk üzerinde olumlu etkilerini göstermiştir.

Öyle ki devrin yerli halkları Süryani, Ermeni ve Rumlar; Bizans idaresine karşı Selçukluları tercih etmiştir. Türkiye Selçukluları, Anadolu’da yaşayan gayrimüslimlere, Müslüman halka bir zarar vermedikleri sürece müsamaha ile davranmışlardır. Bizans’ın baskısından bıkan Hristiyanlar artık Türklerin hâkimiyeti altında yaşamaktan memnun olmuştur. Selçukluların Anadolu’da sağladığı huzur ortamı, bölgedeki farklı din ve kavimlerin uyum içinde yaşamalarını ve ortak bir kültürün ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Selçuklular, fethettikleri bölgelerde şehirlerin dışına yerleşmiş ve iç kale, sur içi ve sur dışı denilen bölümlerden oluşan şehirler kurmuştur. Yerleşilen veya yeni kurulan bir şehirde ilk iş olarak güvenlik sağlamış; idari, mali, adli yöneticiler belirlenmiş ve vergi tahsili için tahrir yapılmıştır.

Türkiye Selçukluları zamanında Anadolu’da gelişen Türk İslam medeniyeti doğudan gelen bilim ve sanat adamlarıyla da kuvvetlenmiştir. Doğudan gelen âlim ve sanatkârlar, özellikle Anadolu’da büyük mutasavvıf ve düşünürler yetişmesini sağlamıştır.

Türkiye Selçuklularında Ordu

Türkiye Selçuklu Devleti’nin askerî teşkilatı da Büyük Selçuklular ile hemen hemen aynıdır ve şu unsurlardan oluşmaktadır:

  • Türkmenler
  • Hassa kuvvetleri (gulâmlar)
  • İkta sahiplerinin verdiği kuvvetler (Tımarlı Sipahiler)
  • Vassal devlet kuvvetleri
  • Ücretli askerler
İkta askeri (Temsilî)
İkta askeri (Temsilî)

Türkiye Selçuklu ordusunun başkumandanı Beylerbeyi veya Emirül-Ümerâ unvanı taşırdı. Ordu kumandanlarına subaşı, sipehsâlar, serleşker denirdi. Bunlar aynı zamanda bulundukları mıntıkaların emniyet ve asayişini sağlamakla da meşgul olurdu. Türkmen kuvvetlerinin başında ise beyler bulunurdu.

Selçuklularda donanma kumandanlarına Reis’ül-Bahr veya sahillerin kumandanı anlamında Meliküs-Sevâhil denirdi. Donanma kumandanlarına ayrıca Emîr-i Sevâhil de denilmiştir (Sevim-Merçil, 1995, s.512’den düzenlenmiştir).

1165-1240 yılları arasında yaşamış olan ve İslam dünyasının en meşhur sûfîlerinden olan Muhyiddin Arabî, Türkiye Selçukluları Dönemi’nde bir süre Konya’da yaşamıştır. Onun fikirleri, talebesi ve manevi evladı Sadreddin Konevî tarafından devam ettirilmiştir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir