"Enter"a basıp içeriğe geçin

Türkiye Selçuklularında Teşkilat ve Sosyokültürel Yapı

Türkiye Selçuklu Devleti, kuruluş döneminde bir taraftan Bizans’ı ve Haçlı saldırılarını bertaraf etmek diğer taraftan Türk beylikleri ve Eyyubilerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu durum sosyal ve ekonomik alanda ilerlemeyi geciktirmiştir.

1176 Miryokefalon Zaferi ile Bizans’a ağır bir darbe vuran Türkiye Selçukluları, Danişmentlileri de ortadan kaldırdıktan sonra siyasi, sosyal ve ekonomik teşkilatlanma çalışmalarına ağırlık verebilmiştir.

Türkiye Selçuklularının devlet teşkilatının oluşumunda, diğer Türk devletlerinin izleri görülmekle birlikte, en etkili devlet Büyük Selçuklu Devleti olmuştur. Türk devletlerinin genelinde olduğu gibi Türkiye Selçuklularında da tahta kimin geçeceği konusu kesin bir hükme bağlanmadığı için şehzadeler arasında taht kavgaları yaşanmıştır. Türkiye Selçuklularında veliahtlık müessesesi devam etmiş ve sultan, büyük veya küçük ayırt etmeksizin oğullarından birini veliaht seçmiştir. Veliahtlık, Eski Türk geleneğinde olduğu gibi babadan oğula, oğul küçük ise kardeşe geçse de bu durum da taht kavgalarını önlemeye yetmemiştir.

Türkiye Selçuklularında eski bir Türk geleneği olarak ülke topraklarının, hanedan üyelerine paylaştırıldığı da olmuştur. II. Kılıç Arslan, 11 oğlunu ülkenin farklı bölgelerine göndermiş ve bu durum büyük sarsıntılara sebep olmuştur.

II. Kılıç Arslan (Temsilî)
II. Kılıç Arslan (Temsilî)

Moğolların Anadolu’yu kasıp kavurduğu dönemde farklı bir uygulamaya gidilmiştir. Zaman zaman şehzadeler, taht mücadelelerinde birbirlerine üstünlük sağlayamamıştır. Bu durum karşısında tecrübeli devlet adamlarının uzlaşmayı sağlamasıyla şehzadeler, eş hükümdarlar şeklinde devleti yönetmiştir. Ancak bütün bu otorite kayıplarına rağmen Selçuklu Hanedanı’nın meşruiyeti tartışma konusu yapılmamıştır.

Türkiye Selçuklularında devletin yönetim merkezi olan ve dergâh veya bârgâh olarak da anılan saray, hem devletin idare merkezi hem de hükümdarın şahsî ikametgâhı olmuştur. Sultanın özel hayatını sürdürdüğü saray bölümüne harem denmiştir. Saray teşkilatında en önemli görevliye hâcip denmiş ve hâciplerin reislerine de “hâcibü’l-hüccab” denmiştir. Konya’daki Alâeddin Köşkü, Kayseri’de Keykubâdiye Sarayı, Beyşehir’deki Kubâdâbâd Sarayı, Alanya’daki Alâiye Sarayı Türkiye Selçukluları Dönemi’ne ait önemli saraylardandır.

Kubâdâbâd Sarayı kalıntıları (Beyşehir)
Kubâdâbâd Sarayı kalıntıları (Beyşehir)

Türkiye Selçuklularında sultanın mutlak vekili olarak vezir görev yapmış ve sultan adına devleti idare etmiştir. Fakat devletin Moğol baskısıyla zayıfladığı dönemde artık vezir başta olmak üzere üst düzey devlet görevlileri, sultan tarafından değil İlhanlılar tarafından seçilmeye başlanmıştır.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin askerî teşkilatı da esas itibariyle Büyük Selçuklu Devleti’nin devamı şeklinde olmuş ve boylar birliği esasına dayanmıştır. Bununla birlikte Türkmenlerin, devletin devamında sorunlara neden olmaya başlaması, devlette gulâm sisteminin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Saray işlerini yapmak ve sultanın yakın hizmetini görmek için gerekli olan kişiler, gulâmhanede yetiştirilen kişilerden seçilmiştir. Ücretli askerlik uygulaması Türkiye Selçuklularında özellikle XIII. yüzyılın başlarından itibaren görülmüştür.

Türkiye Selçuklu Devleti’nde askerî, idari, mali ve hukuki bütün devlet işlerinin karara bağlandığı ve en yüksek yönetim organına Divân-ı Saltanat veya Divân-ı Alâ denmiştir. Divân-ı Saltanat ve Divân-ı Alâ günümüzdeki bakanlar kurulu gibi çalışmıştır.

Türkiye Selçuklularında Divân (Minyatür)
Türkiye Selçuklularında Divân (Minyatür)

Divân-ı Saltanat’a sultandan sonra devletin en yetkili kişisi olan vezir başkanlık etmiştir. Atabeg veya atabey uygulaması Türkiye Selçukluları’nda da devam etmiştir. Şehzadeler, melik unvanı ile küçük yaştan itibaren devlet işlerinde tecrübe kazanmaları için atabeg denilen devlet adamlarının gözetiminde vilayetlere gönderilmiştir. Bununla birlikte atabeglerin siyasette güçlenmemesi için gerekli tedbirler alınmıştır.

Türkiye Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti ile idari alanda benzer özellikler göstermiştir. Bununla birlikte Nâib-i Saltanat ve pervane gibi Büyük Selçuklularda bulunmayan görevliler Türkiye Selçuklu Devleti’nde bulunmuştur. Nâib-i Saltanat veya Niyâbet-i Saltanat, ilk defa Türkiye Selçuklularında görülmüştür. Başkentte hükümdara vekâlet eden nâipler, hükümdarın devlet merkezinde bulunmadığı zamanlarda devlet işlerini yürütmüştür.

Büyük Selçuklu Devleti’nin geliştirdiği ikta sistemi, taşra teşkilatında Türkiye Selçukluları tarafından da uygulanmıştır. Türkiye Selçuklularında arazi işlerinden sorumlu olan ve bunlarla ilgili işleri düzenleyen menşur ve beratları hazırlayan görevliye de pervane denmiştir. Pervane üst düzey bir memuriyet olmamasına rağmen Divân-ı Alâ’nın üyelerinden kabul edilmiştir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir