"Enter"a basıp içeriğe geçin

Anadolu’nun Kandilleri

Tasavvuf; genel anlamda kalbin kötülüklerden arındırılıp yaratılanlara karşı güzel davranılması, insanın dünyalık menfaatlerden ve nefsinden uzaklaşarak Allah’ın varlığı ile yetinmesidir.

Türklere İslamiyet’i yakından tanıtan, sevdiren mutasavvıfların ileri gelenlerinden biri de Ahmet Yesevî ve müridleri olmuştur. Ahmet Yesevî öğretisinin özü, ahlaki hürriyettir. Ahlaki hürriyete, “Hakkı bilmek için ilk önce kendini bilmek” ve “Ölmeden önce ölmek” anlayışıyla ulaşılır.

Ahmet Yesevî, bunu kâmil insan öğretisiyle sistemleştirir. Bu öğretinin temeli hikmet, sohbet ve ahlak esaslarına dayanır. Bu üç esas insanı, nefsin esaretinden ve kendine yabancılaşmaktan kurtararak ahlaki olgunluğa kavuşturur. Yesevî’ye göre herhangi bir siyasi ve sosyal hizmet; ahlakı prensiplere, insanı sevmeye, adalete, doğruluğa ve eşitliğe dayanmalıdır.

Ahmet Yesevî (Temsilî)
Ahmet Yesevî (Temsilî)

Ahmet Yesevî birlik üzerinde durmuş ve “Ben, sen diyen kimselerden geçtim işte.” diyerek ayrılık ve gayrılık gütmeyi yermiştir. Eserlerinde de vahdetin yani birliğin önemini vurgulayan Yesevi, insanları sürekli toplumsal ahlakın esası olan birliğe çağırmıştır. Ahmet Yesevî, eserlerine kaynak olarak Kur’an ve hadisi esas almış ve onların özünü dile getirmeye çalışmıştır. Mevlânâ Celâleddîn-î Rumî; öğretisinde insanlara iyiliği, alçak gönüllüğü, cömertliği, merhametli ve doğru olmayı öğütlemiştir. Her türlü sevgisizliğe, kötülüğe, bağnazlığa karşı İslami ve insani ilkeleri şiir ve musiki içinde birleştirip dile getiren Mevlânâ, etkisini yüzyıllarca sürdürmüştür.

Mevlânâ’ya göre insan, kendi kendini eğiterek hayvani ve şeytani yönlerinden sıyrılır. Kişide, çevrenin etkisine ve eğitimin gücüne inanan Mevlânâ: “İnsanın eğitimi ile yabani at rahvan olur.” sözüyle eğitimle hayvanların bile yeteneklerinin geliştirilebileceğini belirtir.

Mevlânâ Celâleddîn-î Rumî (Temsilî)
Mevlânâ Celâleddîn-î Rumî (Temsilî)

Mevlânâ öğretilerinde, dinî-tasavvufi düşüncesinin kaynağının Kur’an ve sünnet olduğunu vurgulamıştır. “Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız din üzerinde sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır.” diyerek de bir Müslüman olarak tüm insanlığı kucaklayabildiğini belirtmiştir. “Bende benimle ilgili bir şey bırakmadı.” dediği aşkın, gerçek hürriyet olduğunu idrak eden Mevlânâ, bu anlayışıyla insanlığa, merkezinde aşk bulunan etrafına da dalgalar hâlinde aşkı yayan öğretiler geliştirmiştir.

Yunus Emre (Temsilî)
Yunus Emre (Temsilî)

Yunus Emre; ırk, din ve dil ayrımı yapmadan tüm insanlığa yönelik öğretiler geliştirmiştir. Ona göre insan her yerde aynı değeri taşıyan yüce bir varlıktır. “Yunus Emre der hoca, gerekse var bin hacca, Hepisinden iyice bir gönüle girmektir.” dizesiyle Yunus, insan sevgisi ile ilgili görüşlerini ortaya koyarken bağnazca tutumlara da karşı çıkmıştır. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, Sen kendini bilmedin, bu nice okumaktır?” diyen Yunus’a göre ilimden asıl amaç, insanın kendini tanıması ve olgunlaşmasıdır.

Yunus, öğretilerinde bütün insanlığı ilahi aşka, kardeşliğe, merhamet ve şefkate davet etmiş; insan olmanın, kendini bilmenin, Allah’a ulaşmanın şartlarını ve yollarını anlatmıştır. Sevgi temeli üzerine kurulu düşünce dünyasında Yunus, insanı sevme noktasında kalmayıp Allah sevgisine uzanır. Onun tarif ettiği insan Hz. Peygamber’in şahsında temsil edilen insan-ı kâmildir. Hacı Bektâş-ı Velî; ilhamını Kurʼanʼdan alarak insana bakar, insana hizmeti en büyük ibadet sayar. Öğretisinin temelini akıl ve bilgiye dayandıran Hacı Bektâş’ın düşünce sisteminde ayrılıkların ve farklılıkların yeri yoktur. Bütün yaratılmışlara aynı nazarla bakmış ve kimseyi herhangi bir özelliğinden ötürü diğerinden üstün tutmamıştır. Bu yüzden onda birleştiricilik duygusu hâkimdir.

Hacı Bektaş Veli (Temsilî)
Hacı Bektaş Veli (Temsilî)

Hacı Bektâş: “İncinsen de incitme.”, “Her ne ararsan kendinde ara.” sözleri ile bütün insanlığı sevgi, barış ve kardeşliğe çağırmıştır. “Düşmanının bile insan olduğunu unutma.” sözü ile de insana verdiği değeri ortaya koyan Hacı Bektâş-ı Velî, insan gönlünü incitmenin sakıncalarını ve komşu hakkının önemini dile getirir. Haksızlık ve zulüm yapanları ikaz eden Hacı Bektâş, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” diyerek toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı kurmaya çalışmıştır.

Hacı Bektâş-ı Velî, “Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.” diyerek temizlik, dürüstlük, çalışkanlık ve helal kazancı teşvik ederken yıkıcılığa, zulme, sömürüye ve tembelliğe karşı da tavrını ortaya koymuştur.

Hacı Bayrâm-ı Velî; “Bilmek istersen seni, can içre ara canı, geç canından bul anı, sen seni bil sen seni.” diyerek genellikle nefsin olgunluğunu önemli saymış, olgunluğa erişmek ve kendini tanımak gibi öğretileri dile getirmiştir.

Hacı Bayrâm-ı Velî’ye göre insan ancak kendini tanıyarak ve bu düzenin asıl sahibinin emrine kendini adayarak gerçek varlığının şuuruna erer. Hacı Bayrâm-ı Velî’nin öğretisi, önce Allah’a sonra canlı cansız tüm varlıklara derin bir sevgi duymanın yanı sıra onların hizmetine kendini adamak şeklindedir.

Hacı Bayrâm-ı Velî de Hoca Ahmet Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-î Rumî, Ahî Evran, Yunus Emre ve Hacı Bektâş-ı Velî gibi kendi çağına ve insanına hitap etmekle kalmamış; onların öğretileri Anadolu’dan İslam âlemine hatta bu sınırları da aşarak tüm insanlığa ulaşmayı bilmiştir.

Ahî Evran; toplumun mutluluk ve refahı için bütün sanat dallarının gerekliliğini savunmuş, sanat erbablarının belli işyerlerinde toplanarak oralarda sanatlarını icra etmelerini yani bir araya gelmelerini tavsiye etmiştir.

Ahi teşkilatının kurucusu olan Ahî Evran’a göre ahinin eli, kapısı ve sofrası açık; gözü, dili ve beli bağlı olmalıdır. Ahiliğin öğretisinde hırsızlık, dedikodu, iftira, cimrilik, yalancılık, sözünü tutmamak, haset etmek, büyüklenmek, münafıklık, katı gönüllü olmak, ayıp ve kusur araştırmak gibi kötü davranışlar engellenmeye çalışılır. Ahi eğitiminden geçen kişinin, sözü edilen kötü huylardan arınıp iyi huylar kazanması amaçlanır.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir