"Enter"a basıp içeriğe geçin

Sırpsındığı Savaşı (Sırp Sındığı ya da Çirmen Savaşı)

Osmanlılar zapt ettikleri yerlerde teşkilat yapıp arazi işlerini tanzim ederken Edirne ve Filibe’nin geri alınması için Sırp ve Bulgarlar da faaliyetlerde bulunuyorlar ve Papa vasıtasıyla Avrupa’yı harekete geçirmek istiyorlardı.

1364 senesinde Filibe’yi Türklere teslim ederek ailesiyle beraber Sırbistan’a gitmiş olan Rum kumandanı, Sırp Kralı Beşinci Uroş’a müracaat ve Türk kuvvetlerinin azlığından bahis ile kralı Osmanlılar aleyhine sevk etti ve eğer bu işe göz yumulacak olursa vaziyetin çok vahim olacağım bildirdi. Papa V. Ürben’in teşvikiyle Macar Kralı Layoş başta olarak Bulgarlar, Sırplar Eflâk prensi ve Bosnalılar birleşip hazırlandılar; zaten bu sırada Papa’nın Sırp kralına göndermiş olduğu mektupta bu ittifakın yapılmasında âmil olmuştu. Layoş (Lüdvig) muvaffak olursa öteden beri arzu ettiği üzere Bulgarları nüfuzu altına alacak ve burada Katolik mezhebini yayarak Papa’nın yüksek teveccühünü kazanacaktı.

Yukarı Makedonya’da Sırplarla birleşmiş olan müttefikler süratle Edirne üzerine yürüdüler. Sultan Murad Hüdavendigâr o sırada Bursa’da bulunuyordu; Edirne’de beylerbeyi yani ordu kumandanı bulunan Lala Şahin Paşa, bu tehlikeli hali bir taraftan padişaha bildirmekle beraber diğer taraftan kendisi bir keşif kuvvetini düşmana karşı göndererek müttefiklerin vaziyetini öğrenmek istemişti. Müttefikler Meriç nehrini geçtikten sonra Hacı İlbeyi yetişebilmişti.

Hacı İlbeyi Meriç nehrini geçen ve kendilerine mukabele edilmediği için ihtiyatsız hareket eden düşmanın gafletinden ve sarhoşluklarından istifade ile gece yansı üç koldan yaptığı ani bir baskınla bunları şaşırtarak müthiş bir paniğe uğrattı. Bu suretle perişan bir halde dağılan düşmanın bir kısmı Meriç nehrinde boğuldu ve Macar Kralı Layoş güç hal ile kurtuldu ve kurtuluşunu boynunda asılı olan Meryem’in tasvirine hamleyleyerek memleketine avdetinde onun adına bir kilise yaptırmıştır (765 H./ 1364 M..) Bazı Osmanlı tarihlerine göre Hacı İlbeyi’nin bir avuç askerle kazanmış olduğu bu büyük muvaffakiyeti beylerbeyi Lala Şahin Paşa çekemeyerek kendisini zehirletmek suretiyle ölümüne sebep olmuştur.

Edirne’nin batısında Meriç nehri önünde meydana gelen ve Osmanlı tarihlerinde Sırp sındığı denilen bu muharebede elde edilen muvaffakiyet Rumeli’de Türklerin süratle ilerlemelerine vesile oldu. Bosna’da olduğu gibi Balkan Devletleri üzerinde de yüksek hâkimiyet tesis etmek isteyen macarların Osmanlı Türkleriyle ilk temasları bu Meriç muharebesi’yle başlar.

Osmanlı hükümdarı müttefiklerin Edirne üzerine geldiklerini haber alınca hemen kuvvetlerini toplayıp icabında Rumeli’den dönerken korsan gemileriyle kendilerini tehdit edecek olan ve Katalanların elinde bulunan Biga’yı bizzat kendisi karadan ve Aydıncık (Edincik) ve Gelibolu’dan getirttiği donanma denizden muhasara etmiş ve bu sırada Meriç muzafferiyetini haber almıştı; fakat Sultan Murad Biga muhasarasını kaldırmayarak burasını aldıktan sonra Bursa’ya dönmüştür (766 H./l365 M.).

Bizim Osmanlı tarihlerine göre Sultan Murad, Sırp sındığı muzafferiyetinin şükranesi olarak Bilecik’te bir cami ve Yenişehir’de bir imaret ve Gazi Erenlerden Postinpuş Baba’ya bir tekke ve Bursa hisarında bir cami ve Çekirge’de bir imaret, medrese ile eski kaplıca ve han yaptırmıştır; bu tesislere 767 H./1366 M. senesinde başlanmıştır.

Osmanlılar, bu Sırp sındığı galibiyetiyle gururlanıp gevşemediler; esas programları Balkanlarda (Rumeli’de) yerleşmek olduğundan bu haçlı seferi kendilerini ikaz ettiği için arkadan gelecek tehlikelere karşı daha hazırlıklı bulunmayı icap ettiren tedbirleri almakta gecikmediler. Muharebe îcabı olarak Sultan Murad merkezini Bursa’dan Edirne’ye naklettirdi (1365) ve Edirne şehri saray, cami, medrese ve sair ilmî ve içtimaî müesseselerle süslenmeye başladı.

Bu cildin Osmanlı-Bizans münasebetleri kısmında görüldüğü üzere 1366 da Bizans İmparatoru Yuannes’in dayısı Savua kontu Amade kadırgalarla gelerek Osmanlılardan Gelibolu’yu alıp orayı imparatora verdiyse de burası bir sene sonra tekrar Türklere geçti; Gelibolu’nun muvakkat bir zaman için elden çıkması Rumeli’deki durumu değiştirmedi.

1367’de Kara Ali Bey oğlu Timurtaş Paşa, Bulgarlardan güneyde Kızılağaç’ı ve kuzeyde Yanbolu (Diampolis) ve Lala Şahin paşa da İhtiman ile Sofya’nın güneyindeki Samakov’u aldılar ve bir sene sonra yani 1368’de bizzat Sultan Murad Balkan dağlarının güneyinde Burgaz yakınındaki Bulgarlara ait Aydos’dan başlayarak Karinabad, Sözepoli (İşepol) ve daha sonra Bizanslıların idaresindeki Hayrabolu’yu ve 1369’da ise Pınarhisar ve Vize (Vizya)’yi aldı ve evvelce zapt edilip sonradan elden çıkmış olan Kırkkilise (Kırklareli)’yi de tekrar aldıktan sonra Doğu Trakya fütuhatını tamamladı. İmparator Vize’yi geri almak istediyse de muvaffak olamadı.

Tuna nehrinden Rodop Balkanlarına kadar orta ve güney Bulgaristan’a ve Osmanlı işgalinden evvel de kısmen Trakya’ya sahip olan Bulgar kıralı Yuvan Şişman Türklerle başa çıkamayacağını anlayarak sulh yaptı ve bu suretle Osmanlı himayesini ve vergiyi kabul etti ve kızkardeşi prenses Marya’yı da Sultan Murad’a verdi; Şişman, kendisine muhalif olup Macarları Vidin’e sokmuş olan biraderi Stratisimir’e karşı Murad’la Ulahlardan yardım alarak Vidin üzerine gittiyse de muvaffak olamadı. Merkezi olan Tırnova’ya avdetinde Lala Şahin paşa’nın Bulgaristan’a taarruz edeceğini anlayarak 1371’de Makedonya Sırp Kralıyla birleşerek Samakov mevkisinde Lala Şahin’le harbe tutuştu ise de kat’i olarak mağlup oldular. Bunun üzerine Çatalca ve havalisindeki bazı kaleleri zapt etmiş olan Sultan Murad; bu Makedonya Sırpları üzerine kuvvet sevk etti.

 

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir